Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 28. Bölüm

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Merhaba sifon.info erotik sex hikayeleri okuyucuları,derlediğimiz en büyük hikaye arşivini sizlerin beğenisine sunuyoruz.Neredeyse tüm google da bulabileceğiniz tüm hikayeleri bir arada..

Asian

Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 28. Bölüm
Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 28. Bölüm! ( 30 Y., Konya / Türkiye)

Kapıyı açtığım zaman karşımda karımı görmek beni çok şaşırttı. Üzerinde gecelikle kapının önünde dikiliyordu. Beni görünce, “Nerde kaldın, saat kaç, bütün gece zıkkımlandın mı?” diye sorular sormaya, sıkıştırmaya başladı. “Geç içeri!” diyerek kolundan tutup yatak odasına soktum. Karım halen söylenip duruyordu. O konuşmaya devam ederken ben soyunup yatağa girdim, bütün gece yorulmuştum. Derin bir uykuya daldım.

Uyandığım zaman saat 14:00’e geliyordu. Ev sessizdi, karıma seslendim ama cevap vermedi. Kalkıp içerilere baktım, karım da kızlar da yoktu. Cebini aradığımda, karım, “Ben kızlarla ablama geldim, akşama döneriz!” dedi. Bana kızmış, ablasına gitmişti.

Deliksiz uyku beni kendime getirmişti. Bir kahve yaptım. Refiye’yi aradım. Bana teşekkür ediyor, beni çok sevdiğini, tekrar birlikte olmak istediğini söylüyordu sürekli. Daha sonra tanıdığım hayat kadınlarından birini arayıp, Sedat’ın evine gitmesini söyledim. Sedat’ın evi bana lazım olacaktı, onun gönlünü hoş tutmam gerekiyordu çünkü. Sedat’ı da arayıp haber verdim, ağzının kulaklarına vardığını konuşmasından anladım.

Evde yalnız başıma üzerimde külotla oturuyordum. Kahvemin yanında bir sigara yakmıştım ki, kapı vuruldu. ‘Kim bu münasebetsiz?’ dedim kendi kendime. İçeri geçip üzerime bir şortla tişört giydim aceleyle. Kapıyı açtığım zaman karşımda annemi buldum. Yanında teyzemin kızı Elif vardı. Annem homurdanarak içeri geçti. “Karın, kızların nerde? Nereye gidiyorlardı sabah sabah? Sen ne biçim adamsın, karını tek başına nereye gönderiyorsun öyle?” diye başladı saydırmaya. Konuşması bittiğinde, karımın ablasına gittiğini, benim gönderdiğimi söyledim. Bunun üzerine biraz yatışır gibi oldu. “İyi, sen bilirsin!” dedi. Sonra da, “Elif ablan biraz misafirimiz olacak, o köpek kocası dövmüş kızı, evden atmış çocuklarla beraber!” dedi. Bunun üzerine Elif ağlamaya başladı. Annem, “Kızım ne ağlıyorsun, bırak ağlama, biz sana kaç kere dedik boşan o adamdan. Ama sen her seferinde bizi dinlemedin, üstelik bir de çocuk yaptın!” dedi.

Elif, teyzemin kızıydı. Elif, teyzemle eniştemin istemediği bir evlilik yapmış, şimdiki kocasıyla evlenmişti. Kocası yaramaz adamın tekiydi. Kıt kanaat geçiniyorlardı. Zaman zaman Elif’i dövdüğünü duyardık. Ben bu duruma birkaç kez müdahale etmek istedim, ama her seferinde annemle babam bana engel oldular. Teyzemle eniştem Elif’i evlatlıktan reddetmişti. Teyzemlerin durumu şimdi çok iyiydi, ama Elif’e selam bile vermiyorlardı. Elif kocasıyla kavga ettiği zamanlarda annemin kapısını çalardı. Teyzem ve eniştemin benimle de araları yoktu, Elif’le evlenmediğim için.

Bir süre sonra Elif ağlamayı bıraktı. Annem, “Hadi kızım, bir çay demle de içelim beraber!” dedi. Elif mutfağa geçince, annem yanıma sokuldu, “Sana kaç kere şu kızı alalım dedim, sürekli yok mok dedin, o benim ablam yaşında dedin. Kızın da gönlü vardı sende. Al işte sana ablayı, elin dul karısını almak zorunda kaldın, çocuk bile doğuramıyor. Ama Elif’in iki tane topaç gibi oğlu var. Bu kızın bu halde olmasında senin de kabahatin var!” dedi.

Gerçekten de hem annem, hem de teyzem Elif’le evlenmem için bana çok baskı yapmışlardı. Elif benden 5 yaş büyüktü, birlikte büyümüştük. Geçmişte bana karşı olumlu duygular beslediğini, benden hoşlandığını biliyordum. Ben askerdeyken beni devamlı arayıp durmuştu. O zamanlar kendisine gelen bütün görücüleri geri çevirmişti, bunda Elifi’n benimle evlenmesini isteyen teyzemin de rolü vardı. Hatta bir ara ben de Elif’e karşı birşeyler hissetmeye başlamıştım, ama sonra bu duygularım kaybolmuştu. Onunla evlenme fikri bana çok tuhaf gelmişti, onu ablam yerine koyuyordum ve olmaz demiştim. Elif daha sonra, nedendir bilmiyorum, şimdiki kocasına kaçmıştı. Sonunda çok pişman olmuş, ama iş işten geçmişti. Şimdi 5 ve 3 yaşında iki oğlu vardı.

Ben yatak odasına geçip üzerime pantolon giydim. İçeri geçtim tekrar. Biraz sonra Elif elinde bir tepsiyle geldi. Anneme ve bana çay uzattı. Gözlerinden çektiği sıkıntılar belli oluyordu. Elif 35 yaşında, uzun boylu, kara kalın kaşlı, kara gözlü güzel bir kadın. Oldukça muhafazakar ve mutaassıp biridir. Onca yıldır sıkıntı çekmesine rağmen, kocasına ve çocuklarına, ailesine bağlı bir kadındır. Annem yine kocasını kötülemeye başlayınca, Elif, “Bu sefer boşanacağım, başka çarem kalmadı!” dedi. Annem bu habere çok sevindi, çünkü Elif ilk defa boşanmaktan söz etmişti. Annem hemen bana, “Senin şu avukat arkadaşın vardı, ara onu, açalım davayı!” dedi. Arkadaşımı onların yanında aradım, bana, “Yarın ofisime gelin konuşalım, hemen açarız davayı!” dedi. Annem çok sevinçli görünüyordu.

Elifle yukarı çıkarlarken, annem kulağıma, “Şu kadıncağız kocasından boşansın, ona hemen bir nikah kıyacaksın, yoksa görürsün gününü!” dedi. Ne diyeceğimi bilemedim. Oturup bir sigara yaktım. Saat 15:30 idi. Aklıma Semanur geldi. Aradım hemen, ama meşgule attı. Oturup televizyon izledim. Saat 17:00 gibi Semanur beni aradı bu kez ve “Aloo, Osman ağbi, kusura bakma Ahmet yanımdaydı açamadım. Nasılsın?” diye sordu. Ben de, “Müsaitsen buluşalım!” dedim. “Ayy, şeyy, bilmem ki, ben de eve gidecektim, ama istersen bir çay içeriz…” dedi. “Tamam, sen neredesin şu an, geliyorum seni almaya!” dedim. Bulunduğu yeri tarif etti. Hazırlanıp çıktım hemen.

Yolda bir çiçekçiye uğrayıp, bir demet gül aldım. Bir çay bahçesinde, uzak masalardan birinde tek başına oturuyordu. Yanına gittiğimde heyecanlandı. Elimdeki çiçeği görünce, “Bana mı aldın? Çok teşekkür ederim!” dedi tebessümle. Hemen oturup elini tuttum ve öptüm, ama bu sefer elini çekmedi, hafifçe kızardı. Bir süre havadan sudan konuştuk. Semanur beni ilgiyle dinliyordu, ben de ela gözlerinin içine bakıyordum sürekli. “Nişanlınla aran nasıl?” diye sorunca, “İyi işte, nasıl olsun?” dedi. Galiba Ahmet’le pek arası yoktu. Konuşmalarında Ahmet’i olgun bir erkek olarak değil de, halen bir çocukmuş gibi gördüğü belli oluyordu. Bana onu şikayet etmeye başlamıştı.

Semanur’u yatağa atmak için çok beklemeyeceğim ve fazla uğraşmayacağım belli olmuştu. Bakireliğini kaybetmiş olması işime geliyordu. Akşamüzeriydi, Semanur saatine bakmaya başlayınca, “Seni bırakayım!” dedim. Birlikte kalktık. Arabada ona, “Senden hoşlanıyorum!” dedim bir anda. Semanur önce ne diyeceğini bilemedi, “Osman ağbiiii!” dedi uzatarak yine. Bense, “Çok hoşsun, çok zarifsin!” diye kur yapıyordum. “Çiçek için çok teşekkür ederim!” dedi yine, çiçek işe yaramıştı fazlasıyla. Sonra, “Ben nişanlıyım!” dedi. “Ben de evliyim!” dedim ve hemen ardından, “Senden hoşlanıyorum, seninle zaman geçirmek istiyorum” diye ekledim. Semanur kızarmıştı, yol boyunca başka birşey söylemedi. İnerken eğilip yanağıma bir öpücük kondurdu. Ona, “Paran var mı?” dedim. “Var biraz, sağ ol!” dedi. Ben yine de cüzdanımı çıkarıp biraz para verdim, “Bununla kendine güzel şeyler al!” dedim. “Tamam!” diyerek indi.

O gidince karımı aradım, halen ablasında oturuyorlardı. Onları almak için ben de oraya gittim. Kapıyı Zarife açtı. Beni görünce heyecanlandı biraz. Onunla sikişmeyeli epey olmuştu. İçeri geçtim. Karım salonda beni görünce somurttu yeniden. Zarife karımın durumunu görünce, “Ne o kız, bu ne surat? Kocan gelmiş, insan bir hoşgeldin der!” diye çıkıştı karıma. Zarife bir Türk kahvesi yapıp kendisi ikram etti. Gözleri sürekli üzerimdeydi.

Eve geldiğimizde, karıma Elif’in geldiğini söyleyince, hep birlikte üst kata çıktılar. Karım gece, “Ne talihsiz kadınmış bu Elif. Bütün akşam ağlayıp durdu!” dedi. Ona sabah boşanma davası açmak için avukata gideceğimizi söyledim. Karıma sokuldum, “Sikişelim mi?” dedim. “Hayır, bu gece cezalısın!” diyerek götünü dönüp yattı.

Ertesi sabah Özge’yi işe bıraktıktan sonra, Elif’le birlikte avukat arkadaşıma gittik. Arkadaşıma durumu anlattık. Elif sürekli, “Ben çocuklarımı istiyorum, onlar olmadan yapamam!” deyip duruyordu. Arkadaşım, “Tamam bacım, sen merak etme, ben ayarlarım her şeyi!” diyerek onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Elif’le notere gidip vekaletname çıkardık. İşlemleri tamamlamamız öğleyi bulmuştu. “Yemek yiyelim!” dedim. Bir restorana girdik. Elif benimle pek konuşmak istemiyordu.

Elif siyah, bol ve uzun bir pardesü giymiş, başını ve omuzlarını da siyah bir türbanla örtmüştü. Topuklu ayakkabı giydiğini, makyaj yaptığını hiç görmemiştim. Bugün de ayağında sade bir Babet vardı. Hüzünlü, düşünceli halinde bile güzel bir kadındı. Şimdi ona baktığımda, geçmişte verdiğim kararın hatalı olduğunu düşündüm. Beni şimdi ona çekenin ise sevgi mi, yoksa cinsellik mi olduğunu bilmiyordum ama. Geçmişte onunla ilgili pek çok anım vardı ve hatta bunların bazıları mahremdi.

Henüz 16-17 yaşlarındaydım. Arkadaşlarla sokakta takılırken teyzemi görmüştüm. Elinde torbalar vardı, pazardan geliyordu. “Elif ablan evde yoktur belki…” diyerek evinin anahtarlarını verip, torbaları eve bırakmamı söyledi. Torbaları alıp evin yolunu tuttum. Kapıyı anahtarla açtım. Kapının önünde Elif’in terlikleri vardı. Sessizce mutfağa geçip torbaları bıraktım. O sırada banyonun ışığının yandığını gördüm, içerden su sesi geliyordu. Yavaşça yaklaştım, Elif’in yıkandığını anladım. Anahtar deliğinden banyonun ışığı görünüyordu, arkasında havlu falan yoktu. Yavaşça eğildim, içeri baktığımda ağzım açık kaldı. Elif sırtı kapıya dönük taburede oturmuş yıkanıyordu. Vücudu bembeyazdı. Başından aşağı maşrappayla su döküyordu. Saçlarını tarakla tarıyordu, saçları siyah, gür ve uzundu. Hafifçe yana döndü kovaya yeniden sıcak su doldurmak için. O sırada memelerini yandan da olsa gördüm. Memeleri büyük ve dolgun, uçları pembe ve dimdikti. Refiye’nin silikonla yapabildiği, Elif’te doğal haliyle vardı. Sikim kalkmaya başlamıştı o anda. Kalıp izlemeye devam ettim bir süre daha.

Ardından ayağa kalktı, tam önümde domalmış ayaklarını yıkıyordu ki, şeftali gibi hafif kıllı amı ve siyah bir çukur gibi duran göt deliği belirdi. Bir süre o pozisyonda kalıp yıkandı. Ardından yüzünü benden yana dönünce önünde bir miktar kıl bulunan amını gördüm. Pembe am dudakları belli oluyordu. Ayakta üzerine su döküyordu. Beni anlamasından korktum. Sessizce evden çıktım.

Elif o zamanlarda da sokağa çıkarken siyah çarşafını giyinen, erkeklerden uzak duran bir kızdı. Onu o şekilde göreceğim hiç aklıma gelmezdi. Dışarı bir yere gidecekse yanına mutlaka beni alır, tek başına gitmezdi. Başka bir gün yine, şimdi hatırlamadığım bir nedenle teyzemlere gitmiştim. Teyzem ve Elif temizlik yapıyorlardı. Elif’in üzerinde beyaz, çiçekli bir pijama vardı, üstüne uzun kollu bir bluz giymiş, başını arkadan bağlamıştı. Salonda dizlerinin üzerine çökmüş, elinde bezle yerleri siliyordu. Beyaz pijamasının altından içine giydiği külotu belli oluyordu. Götünü sağa sola sallayarak yerleri hararetle siliyordu. Orda ayakta durmuş, bir süre onu izlemiştim. Ona baktığımı biliyordu, yerde dizlerinin üzerinde doğrulup başını arkaya çevirdiğinde çok utandım, yüzüm kıpkırmızı olmuştu o zaman. Onun yüzünde ise hafif bir tebessüm vardı. O olaydan sonra epey bir zaman onunla konuşmamıştım, utanıyordum çünkü.

Ama onunla ilgili en mahrem anım, onun beni 31 çekerken görmesiydi. Askerden dönmüştüm. Aylardır bir kadınla sikişmemiştim. Banyoda elime eski porno dergilerimden birini alıp 31 çekiyordum ki, bir anda kapı açıldı, “Hii!” diye bir ses duydum sadece ve ben ne olduğunu anlayamadan da kapandı. Banyodan çıkıp içeri geçtiğimde mutfakta annemin yanındaki Elif’i gördüm. Yüzü kızarmıştı, bana bakmamaya çalışıyordu. Kapıyı açıp kapatanın o olduğunu anlamıştım. Ama bu konudan hiç bahsetmemiştik sonra. Şimdi bunları hatırladığım zaman karşımda sessizce yemeğini yiyen Elif’e baktım. Yıllar geçse de güzelliğinden birşey kaybetmemişti. Hayatımda gördüğüm ilk am ve göt Elif’indi. Belki onun da gördüğü ilk yarak benimkiydi. Elif’i eve bıraktım ve işyerime döndüm.

Dilber beni görünce ne yapacağını şaşırdı, sürekli çay, kahve getirmeye başladı odama. Dilber’e, “Birdaha ne zaman sikerim seni?” dediğimde, “Sen ne zaman nikah kıyarsan!” dedi. Kimse görmeden elimi koca götüne atıp avuçladım. Dilber, “Bu basurum azdı son zamanlarda, bir doktora götür beni!” dedi. “Yarın sabah gidelim!” dediğimde sevindi.

Akşam Elif çocuklarıyla birlikte bize geldi. Hep beraber yemek yedik. Çocukları çok şekerdi. Elif düşünceliydi, ona, “Canını sıkma, hele sen bir boşan, gerisini hallederiz!” dedim sürekli. Karımla iyi anlaşıyordu.

Karım yatakta, “Sana bir çocuk doğurmak istiyorum, seni çok seviyorum!” diyerek ağlamaya başladı. Elif’in çocuklarıyla ilgilendiğimi görmek onu üzmüştü. Karımla altlı üstlü güzel bir sikiş yaşadım. O gece karımın yerinde Elif’in olduğunu, onu siktiğimi hayal ettim. Onunla evlenmemekle acaba hata mı etmiştim, bilmiyorum. Ama eğer boşanırsa onu yalnız bırakmayacağıma emindim şimdi. Sikişten sonra karım horlayarak uyudu.

Sabah Özge ile işyerime gittiğimizde, “Dilber ablanın bir rahatsızlığı varmış, onu doktora götüreceğim!” dedim. Dilber’le hastaneye gittik. Dilber doktorun odasına benim de girmemi istedi. Doktorla kendisi konuşamadığı için ben durumu anlattım. Doktor paravanın arkasında Dilber’i muayene etti. Ardından reçeteye bir takım ilaçlar yazdı. Bana uzatıp, “Hanımına bu ilaçlardan vereceksin, nasıl kullanılacağını eczacı anlatır!” dedi. Çıkışta Dilber, “Bak gördün mü, doktor beni senin karın zannetti. Bizim yazgımız bir demek ki!” dedi gülerek. Dilber arabada beklerken, ben eczaneden ilaçları aldım. Dilber’le beraber Sedat’ın evine gittim. Emine’nin kapısı kapalıydı, içerden hiç ses gelmiyordu, sanırım evde yoktu. Sedat’ın dairesine girdik. Dilber, “Buraya niye geldik?” dediğinde, “Sana ilaçlarını vermeye!” dedim gülerek.

Doktor kullanması için fitil ve merhemle bağırsak düzenleyici hap vermişti. Dilber’e haptan verdim önce. Ardından fitil ve merhemi gösterip, “Bunları kullanman gerek!” dedim. Dilber, “Çok utanıyorum!” demeye başladı. “Utanmana gerek yok, hadi soyun!” dedim. Dilber uflaya puflaya soyundu. Pardesü ve eteğini çıkarıp altında külotuyla kaldı. Banyoya gidip ellerimi yıkadım. Onu salondaki masaya domalttım. Külotunu indirdim. Bacaklarını iyice ayırmasını söyledim. Dediğimi yapınca göt yanaklarını ayırdım. Basurlu götü ortaya çıktı. Fitili paketinden çıkardım ve götüne yavaşça sokmaya başladım. Dilber, “Uğhh, ayy, ağhh!” diye kıvranmaya başlamıştı. Fitili orta parmağımla götünün içine iyice soktum. Bu arada parmağım da götüne tamamen girmişti.

Dilber o şekilde dururken banyoya geçip elimi iyice yıkadım tekrar. Döndüğüm zaman bu kez merhemden göt deliğinin ağzına bir miktar sıktım. İşaret parmağımla merhemi içine ve ağzına iyice sürmeye ve yedirmeye başladım. Dilber, “Uğhh, ayy, çok acıyor, yavaş yap, ayy!” demeye başlamıştı. Parmağım göt deliğinde kaybolmuş gibiydi. Dilber daha önce götünden hiç sikişmemişti, göt deliğinin derin bir kuyu gibi olduğunu tahmin ediyordum.

Merhemi sürme işini bitirince tekrar banyoya geçip ellerimi yıkadım. Döndüğümde Dilber salondaydı, toparlanmıştı. Pantolonumun önünden yarağımın kalkıklığı belli oluyordu. Dilber’in gözü oradaydı. “Hayırdır, ne oldu?” dediğimde, “Gitmiyor muyuz?” diye sordu. “Acelen mi var?” dedim ve beline sarıldım. Dilber, “Geçen sefer yaptın, eğer bana nikah kıymazsan seninle beraber olmam!” dedi somurtarak. “Hadi gel şöyle!” diyerek onu yatak odasına götürdüm. Dilber’in benimle sikişmek istediğini, ama bir taraftan da kararsız olduğunu görüyordum. Ayakta onu soymaya başladım. Dilber, “Yapma, nikahsız olmaz, lütfen!” derken, ben onu tamamen soymuştum. Yatağa uzandırıp devasa memelerine yumuldum. Uçlarını emiyor, ısırıyordum. Elimi koca amına attığımda sulandığını anladım. Dilber yapma, etme dese de amcığı sulanıyordu.

Geçen gün olduğu gibi dört parmağımı amına soktum, amını yoğurmaya başladım. Dilber, “Ağhh, oğhh, ımmm!” diyerek inlemeye başlamıştı. Memelerini emmeyi bıraktım ve amına bu sefer elimin tamamını sokmaya başladım. Dilber’in amı gittikçe açılıyordu, derken sağ elim bileğime kadar amına girmişti. Dilber, “Iğmm, ağhh!” diyerek çarşafı çekiştiriyor, yatağın üzerinde kıraçta kalmış dana gibi böğürüyordu.

Bir süre amında bekledim, ardından elimi içine sokup çıkarmaya başladım. Elimi amının içinde matkap gibi kullanıyordum. Sokup çıkarıyor, içinde çeviriyordum sürekli. Dilber’in acı inlemeleri kesilmişti. Şimdi sadece hafiften iniltiler çıkarıyordu. Bir süre daha amına sokup çıkardım elimi. Çıkardığım zaman amcığı kocaman açık kalmıştı. Elim vıcık vıcıktı. Banyoya gidip bol su ve sabunla yıkadım.

Yatak odasına döndüğümde Dilber yatağın üzerinde yatıyordu. Kocaman, dolgun memeleri beni cezbetti yine. Yanına uzandım ve memelerini emmeye, dişlemeye başladım. Dilber kesik kesik nefes alıyordu. Yarağım kazık gibiydi, bacaklarını ayırmasını söyledim. Dilber’in üzerine çıkıp amına girdim bir anda. Koca amının içinde gidip gelmeye başladım.

Ayakuçlarımdan destek alarak amına yükleniyordum. Dilber güçlü kollarını sırtıma atmış, altımda bu sefer zevkten inliyordu, “Oğhh, oğhh, sik beni, oğhh, sik!” deyip duruyordu sürekli. Memeleri göğsümün altında kalmıştı. Uçlarını emdim amında çalışırken. Dilber gözleri kapalı zevkten inliyor, yatak ikimizin ağırlığından deli gibi sallanıyordu. Dilber altımda ileri geri yaylanmaya devam ederken boşalmaya çok yaklaşmıştım. Amından çıktım, bacaklarını havaya dikerek iki yana açtım. Ortaya çıkan amına yine tek hamlede girdim ve bu şekilde sikmeye, daha çok yüklenmeye, pompalamaya başladım. Dilber kollarını iki yana açmış, gözleri kapalı, “Ağhh, oğhh, sik beni, oğhh, kocam, sik beni, oğhh, kocam!” diyordu. ‘Kocam’ lafı beni daha da azdırdı. Bütün gücümle amına yüklendim birkaç sefer daha ve sonunda sarsılarak boşaldım.

Zevk dalgası tüm vücudumu sardı. Bütün döllerimi amına akıttım. Üzerinden doğruldum. (Bugünlük bu kadar yeter!) dedim kendi kendime. Tuvalete gittim. Döndüğümde Dilber halen yatıyordu. “Hadi hazırlan, gidiyoruz!” dediğimde oflayıp poflayarak kalktı, giyindi. Birlikte aşağı inerken, binanın girişinde Emine ile karşılaştık. Elinde market torbaları vardı. Üzerinde yine siyah bir çarşafı vardı. Bir Dilber’e, bir de bana baktı. Gözlerindeki kızgınlığı görebiliyordum. Ses etmeden yanımızdan geçti ve binaya girdi. Arabada Dilber yine nikah meselesini açtı. Durmadan aynı konudan bahsediyordu. Ben basit cevaplarla geçiştirmeye çalışıyordum sorularını.

Akşam Elif ve çocukları bizdeydi yine. Hep beraber güzel bir yemek yedik. Karım, “Yemekleri Elif yaptı!” dedi. Yemekten sonra ben tek başıma Televizyon izledim, karım ve kızlar, Elif’le içeri odaya geçmişti. Saat ilerlemiş, Elif’in çocukları uyumuştu. Ben çocukları kucağıma aldım, Elif de önümden merdivenleri çıkıyordu. Uzun eteğini ayaklarına dolanmasın diye biraz yukarı kaldırmıştı, basamakları çıktıkça beyaz baldırları görünüyor, ince eteğinin altındaki dolgun götü sağa sola sallanıyordu.

Annem ve babam yatmışlardı. Annem Elif’in ve çocukların yatağını hazırlamıştı. Çocukları yatağa yatırdım. Elif, “Sağ olasın, sana da zahmet verdik!” dediğinde, “Ne zahmeti!” dedim. Siyah gözlerini benden kaçırıyordu devamlı. Elinden tuttum, “Senin bu halde olmanın nedeni belki de benim!” dedim. “Neden?” diye sorunca, “Seninle evlenseydim böyle olmazdı!” dedim. Gözleri doldu, bana baktı ama birşey demedi. Yavaşça öne doğru eğildim ve dudaklarının kenarına bir öpücük kondurdum. Tepki vereceğini sanmıştım, ama birşey yapmadı, birşey de demedi. Elif üzerindeki tutukluğu atmaya başlamıştı…

Devam edecek…

ALINTIDIR…

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*